Sahne yıkıldı, ikinci sahne yapıldı derken Tarkan önceki gün Gündoğdu Meydanı'nda sevenleriyle buluştu.

Ama ne sahne yaptı.

Ana ne unutulmaz bir konser verdi...

Ama ne muhteşem bir kalabalığın karşısına çıktı...

Kalabalığı görüp ruhu, göğsü kabarmayan var mıdır? Bu topraklar bizim. Bu ülke bizim. Ve biz birlikte, hep beraber, el ele olunca çok ama çok güzel oluyoruz.

O kalabalığın içinde olup, o coşkuyu yaşamayı çok isterdim. Gerçekten yüz yılda bir gerçekleşecek bir coşku bu.. O heyecan, o duygu seli muhteşem gözüküyordu.

Tarkan sahneye "Yolla" şarkısı ile çıkmış ve "Unutulmamalı" şarkısında da 'Atam'ızın fotoğrafları ekranlara yansıtılmış. İnanın yazarken bile yüreğim dağlanıyor, tüylerim diken diken oluyor.

Bizler Atatürk'ün çocuklarıyız. Ve her zaman onun izinden gideceğiz. Özelikle biz kadınlar 'Atam'ıza çok ama çok şey borçluyuz. Her geçen gün kıymetini bin kat daha hissediyor ve minnetle anıyorum.

Bu arada özellikle baktım. Tarkan'ın hiç siyasi bir mesaj vermemesi, sahnenin yıkılması hakkında hiç spekülasyonlara, saçma sapan haberlere, konuşulmaya mahal verecek bir açıklama yapmaması, sadece 100. yıl coşkusuna uygun coşkulu bir konser vermesi de bence süper olmuş.

Tam da Tarkan tavrı ve tarzı. Kutluyorum gerçekten. Star olmak böyle bir şey. Yerinde ve dozunda her zaman tavırları ve tavrı. hiçbir kanadın sanatçısı değil 7'den 70'e herkesin sanatçısı olduğunu gösteren bir tavır.

Hem Tarkan'a hem bu muhteşem organizasyonda tüm emeği geçenlere ve tabii ülkenin her yerinden akın akın İzmir'e bu konsere gidip coşkuyu yaşayan herkese tebrik ederim.

Ve evet biz gerçekten birlikte çok ama çok güzeliz. Tüm renkleri ile çok güzeliz.

Diken üstünde

"Böyle kız mı olur!", "Kör bıçak ele iş bilmeyen avrat dile", "Saçı uzun aklı kısa", "Eksik etek seni", "Babalar ister döver ister öper", "Bize laf getirme", "Hırsızlık bir ekmekten kahpelik bir öpmekten", ""Sırtımda hançere yer kalmadı", "Çalışıp da ne yapacaksın", "Şimdi bir şey derdim de dua et kızsın", "Kendine bir çeki düzen ver", "Oğlan doğrudan övünsün kız doğrudan dövünsün", "İffetine sahip çık", "Bu nasıl saç böle erkek gibi olmuşsun", "Beş tavuğa bir horoz yeter", "Kızını dövmeyen dizini döver", "Senden anne falan olmaz", "Ne işe yararsın ki", "Kızın var mı derdin var", "İnşallah kızın da sana benzer", "Kır dizini otur evinde", "Senden kan olmaz", "Bir kadın olarak sus" diye uzayıp gidiyor aslında bu sıradan gibi gözüken ama içine içine işleyen sözler.

Ne ağır sözler değil mi?

Bu sözlerin arasında tek bir söze denk gelemedim ya da ben kaçırdım, "Benim kızım ordunun içine girse gözüm arkada kalmaz"dı.

Ah ah var ya bu sözler... Yıllarca bu cümle ile büyüdüm ben. Bu cümlenin ağırlığı size anlatamam. Nasıl bir sorumluluk, nasıl bir yük, nasıl bir ağırlık. Hep kendini kaybetmemek, anı yaşayamamak, hiç kendinden geçememek, hep kontrollü olmak falan ne derseniz deyin. Farkında olmadan anne ve baba o kadar sorumluluk yüklüyor ki çocuğa. Düşünsenize küçük çocuksunuz daha. Ve böyle sözler ile büyüyorsunuz. Belki iyi belki kötü bilemiyormuş mu şimdi ki, nesil de hiç bu sözleri duymuyor.


Hangimiz iyiyiz bilmiyorum.

Aileniz ne kadar modern olursa olsun, ne kadar gün görmüş olursa olsun bir dönem bu sözler ile büyüdü. Şimdi nereden çıktı bu sözler dediğiniz duyar gibiyim!!

Bu sözlere önceki gün "Diken Üstünde" sergisinde denk geldim. Ve yine de enteresan duygulara kapıldım. Kısa bir süre önce tanıştığım Vision Art Platform kurucusu Nisa Taşyar'ın galerisinde sanatçısı Leyla Emadi'nin yeni görücüye çıkan sergisinden.

Akaretler Vision Art Platform’da görücüye çıkan "Diken Üstünde" bayıldım. Hem Leyla Emadi’ye hem de anlattığı temaya.

Yüzleşme, İdrak, Kabullenme, Arınma ve Dönüşüm olarak planlanan sergiye giriyorsunuz ve çıkarken bir kitap bitirmiş hissiyatına kapılıyorsunuz. Size bir şey anlatıyor gerçekten. Hiç boş bir eser yok.

Asla saçmalamamış. Asla fazlaya kaçmamış. Asla temadan çıkmamış. Leyla Emadi "Bu sergi son yıllarda kadınların 'Diken üstünde' olma halini ele alarak bir travmanın olumsuzluğunu dönüştürebilme adımlarını sorguluyor. Kadına yönelik şiddetin tırmanışa geçtiği ve korkunun hakim olduğu bu ruh halinden bir nebze de olsa sıyrılabilme metotlarını araştırmak için yola çıktım" diyor ki tam da yerinde anlatmış. Sergide 28 kadına ait olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformu izni ile kullanılmış videoda yer alıyor. En yakınları sevdikleri tarafından öldürülmüş kadınlara ait olan bu video, bize etrafımızda olan bitenin farkında olmamızı ve yüzleşmemiz gerektiğini de anlatıyor. 17 eserin yer aldığı sergiyi mutlaka görün ve izleyin derim. 17 Eylül'de yapılacak Contemporay da da görücüye çıkacak sergi muhteşem gerçekten.

Bir kadın olarak beni inanılmaz etkiledi. Umarım birilerine de ciddi farkındalık yaratır.

Kadının kadına desteği çok önemli

Annesini tanıyordum ama kızı Nisa Taşyar ile sonradan yollarımız kesişti.

Çok küçük yaşta sanata gönlünü kaptırmış, bu uğurda "Yapamazsın" diyen ona asla inanmayan, genç olduğu için ciddiye alınmayan bir kadın olarak diretmiş. İki yıldır da bıkmadan, usanmadan sanat uğruna girişimler yapıyor.

Böyle inatçı, çalışkan ve başarılı kadınlara bayılıyorum. Ve kadınları destekleyen, kapısını açan kadınlara da.

Nisa Taşyar, kapanan tüm kapıları ardına kadar açmak için uğraşıyor. Ve "Daha çok gençsin" diyen bazı sanat bilmişlere de, "Sanatın yaşı yoktur" diyerek farklı adımlar atıyor.

Nisa iki yıl önce kurmuş Akaretler'deki Vision Art Platformu. Birçok sanatçıya da ev sahipliği yapmış ve yapmaya da devam edecek gibi gözüküyor. 17 Eyüll'de Contemporay'e de birçok sanatçı ile giriş yapacak.

Heyecanlı ve yeniliklere açık. Özellikle kadınlar hakkında yaptığı çalışmalar da inanılmaz güzel. Böyle kadınların olması umut veriyor. Tam, "Umudumu yitiriyorum" dediğim anda karşıma çıkıyor.

Sanata ve sanatçıya tam destek olmayı hedef bilen biriyim. Tabii sanat doğru şekilde yapılırsa. Bu yüzdendir ki, tüm zorluklara rağmen emek veren bütün kadınları alkışlıyorum.

Ve özellikle günümüzde kadının kadına desteğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR